Akbabanın Bugünleri
Higgins: Bu basitçe ekonomik bir durum. Bugün petrol tamam. On, on beş yıl sonra yiyecek, Plutonyum. Belki daha önce bile. Sen halkın ne yapacağını düşünüyorsun?
Joe: Onlara sordun mu?
Higgins: Şimdi değil. Sırası geldiğinde. Kaynaklar tükendiğinde. Sor bakalım motorları durduğu zaman. Açlığın ne olduğunu bilmeyenler aç kaldığında sor. Bir şeyi bilmen lazım. Bize onlara sormamızı istemeyecekler. Bize bunları temin edin diyecekler.
Higgins: Bu basitçe ekonomik bir durum. Bugün petrol tamam. On, on beş yıl sonra yiyecek, Plutonyum. Belki daha önce bile. Sen halkın ne yapacağını düşünüyorsun?
Joe: Onlara sordun mu?
Higgins: Şimdi değil. Sırası geldiğinde. Kaynaklar tükendiğinde. Sor bakalım motorları durduğu zaman. Açlığın ne olduğunu bilmeyenler aç kaldığında sor. Bir şeyi bilmen lazım. Bize onlara sormamızı istemeyecekler. Bize bunları temin edin diyecekler.
Hemen öncesinde de 2007 yılı çıkışlı Son Ültimatom (The Bourne ultimatum) izlemiştim. Serinin yeni bölümünde Jason Bourne, yeni bir gelecek bulabilmek için kendi geçmişindeki izleri yakalamaya devam eder. Gerçek Jason Bourne‘i bulma çabasına devam ederken Moskova‘dan Paris, Londra, Tanca (Fas) ve New York‘a uzanan geniş bir alanda seyahat etmek; sürekli manevralarla her an peşinde olan yüzlerce polisi, federal ajanları ve Interpol ajanlarını safdışı etmek zorunda kalıyordu. Serinin önceki iki filmi olan “The Bourne Identity” (2002) ve “The Bourne Supremacy” (2004) dünya çapında büyük ilgi görmüş, toplam gişe hasılatları yarım milyar doları aşmıştı.
Robert Ludlum’ün okuyucuları bilirler, Bourne’nun ilk kitabı Bourne kimliği başlığıyla 1980’de yayımlandı. Ludlum 2001 yılında öldükten sonra çeşitli yazarlar yarım kalan çalışmalarını tamamlayıp onun adıyla piyasaya çıkardılar. Bunların en ünlüsü filmlerinin çok iyi iş yapması nedeniyle Eric Van Lustbaders’ın yazdığı Bourne dizisi oldu.
Akbabanın üç günü’nde Joe Turner CIA adına sivil bir büroda çalışan bir entelektüeldir. Büro arkadaşlarının neden katledildiğini hemen anlayamaz. Kathy’e durumunu şöyle izah eder.
Joe : Dinle, ben CIA için çalışıyorum. Casus değilim. Ben kitap okurum. Biz dünyada basılmış her şeyi okuruz. Biz bunların konularını bilgisayara işleriz. Bilgisayar bunları kontrol eder ve güncel CIA planları ve operasyonlarına karşı bir şey olup olmadığını saptar. Biz serüvenleri, romanları ve gazeteleri okuruz. Kim böyle bir mesleği icat etmiştir?
Filmde yüksek tempolu gerilimin arasına sıkıştırılmış nefis bir romans mevcuttur. Kathy ve Joe arasındaki konuşmalara kulak verelim biraz.
Kathy: Sen bana şahsi sorular sorabiliyorsun. Bu silah sana bana kaba davranma hakkı veriyor.
Joe: Kabaca. Sana kaba mı davrandım?
Kathy: Evet. Ne yapıyorsun evimde?
Joe: Ben… Ben…
Kathy: Her şeyimi ele geçirdin. Güç kullanarak…
Joe: Tecavüz ettim mi peki?
Kathy: Gece henüz genç.
*
Kathy: Sen… Çeşitli ve çok hoş kalitelere sahipsin.
Joe: Ne gibi kaliteler?
Kathy: İyi bakan gözlerin var. Nazik değil, ama yalan söylemeyen. Onlar çok bakmıyorlar, ama hiçbir şeyi de kaçırmıyorlar. Bu tür gözleri kullanabilirdim.
*
Kathy: Bazen beni sevmeyen fotoğraflar çekerim. Ama onları hoşuma giden şekilde çekerim. Öyle olmalı. Bu fotoğrafları atacağım.
Joe: Bu fotoğraflara bakmak hoşuma gidiyor.
Kathy: Biz birbirimizi iyi tanımıyoruz.
Joe: İyi tanıdığın biri var mı?
Kathy: Seni çok iyi tanımak istediğimi düşünmüyorum. Senin çok yaşayacağını düşünmüyorum.
Joe: Bakarsın seni şaşırtırım.
Joe Turner ve Jason Bourne tip olarak çok farklıdırlar. Joe Turner zekası ve mantığıyla olayı kavramaya çalışırken, belleği yenilenmeye başlayan Bourne ortalığı kırıp dökmeğe başlar. Bourne filmlerinde Akbaba’nın üç günü’nde olan nerd (kamil aydın) atmosferi, romansı ve harika zekice düşünülmüş diyalogları bulmak imkânsızdır. Sevdiği kadın bile intikam duyguları güçlü olsun diye öldürülmek üzere vardır sanki.
Amatör Joe Turner’in içinde bulunduğu hassas durum Joubert (Max von Sydow) adlı kiralık katil tarafından dostça bir uyarı şeklinde şöyle dile getirilir.
Joe: New York’a geri dönmek istiyorum.
Joubert: Orada pek bir geleceğin yok. Şöyle olacak. Yürüyor olacaksın. İlkbaharın ilk güneşli gününde belki. Ve bir araba yanına yaklaşacak ve kapısı açılacak, tanıdığın biri, güvendiğin hatta, arabadan çıkacak. O sana gülümseyecek ve gülümsemeye devam edecek. Sana arabaya binmeni teklif edecek. Ve… (Joe’ya tabancasını geri verir) o gün için.
Higgins: Bu basitçe ekonomik bir durum. Bugün petrol tamam. On, on beş yıl sonra yiyecek, Plutonyum. Belki daha bile önce. Sen halkın ne yapacağını düşünüyorsun?
Joe: Onlara sordun mu?
Higgins: Şimdi değil. Sırası geldiğinde. Kaynaklar tükendiğinde. Sor bakalım motorları durduğu zaman. Açlığın ne olduğunu bilmeyenler aç kaldığında sor. Bir şeyi bilmen lazım. Bize onlara sormamızı istemeyecekler. Bize bunları temin edin diyecekler.
Joe: Siz ne tip bir insansınız yahu? Siz yalan yüzünden foyanızın ortaya çıkmamasını gerçeği anlatmak şeklinde algılıyorsunuz.
Higgins:Hey, Turner! Onların öykünü basacaklarını nereden biliyorsun? Şimdi yürüyebilirsin. Ama nereye kadar eğer yayınlamazlarsa.
Joe: Yayınlayacaklar.
Higgins: Nereden biliyorsun?
Jason Bourne Kondorun üç günü filmini izleyip ders aldığından olacak kimliğini ve dönen dolapları keşfettikten sonra gazetelere gitmeye kalkışmaz. Kendine Kathy cinsinden biri de bulamayacağını iyi biliyordur sanki. Jason Bourne son filminde Fas’ta evlerin damlarından atlar, zıplar, dövüşür, silah kullanır ve sonunda şahsi zaferini kazanır. Tek kişilik ordudur. Kendi adına hareket eder. Tek başınadır ve bu nedenden öykünün inandırıcılığı sıfırın sağına yapışmış durumdadır. Aksiyon filmi olarak başarılıdır, ama Bourne’u ciddiye almanız mümkün değildir. Özellikle filmde bir çizgi roman kahramanı gibidir.
Birkaç yıl içinde Bourne dizisinin dördüncü kitabı ve filmi de piyasalara arzı endam edebilir. O da kasaları doldurma başarısı kazanabilir, ama öykünün inandırıcılık yanı su aldığı için giderek batan bir sandala benzemeye devam edecektir.
Yeni Joe Turner filmlerini dünya ahalisi sabırsızlıkla bekliyor.