2 Eylül 2008 Salı

John Gray - Küresel Yanılgılar


Sevgili Fikir yongacıları,

Bildiğiniz gibi yeni sezona Naomi Klein’in dünyaca ünlü The Shock Doctirine (2007) adlı kitabını analiz etmekle başladık. Bu kitapla ilgili üçüncü ve son toplantıyı katılımcıların eski yılı yeni yılla değiş tokuş sırasında tebdili mekân etmeleri nedeniyle erteledik.

Bu nedenle 22 aralık cumartesi günü gerçekleştirdiğimiz toplantıda Simon Kuper’in Retourtjes Nederland adlı kitabını inceledik.

Dünya olayları hızlanırken entelektüel yayınlar da ivmelenmeye devam etmekte.

19 ocak cumartesi günü Naomi Klein’in Şok Doktrini adlı kitabını noktalayacağız.

Ev edebiyat sohbetleri de katılımcıların önceden bildirmesiyle, birlikte tarih saptayarak periyodik olarak başlayacak.

5 ocak cumartesi günü daha önce kararlaştırdığımız Köprü kitabı yerine John Gray’e eğileceğiz. Bu toplantı diğer john Gray oturumları için ısınma olacak. Aşağıda ele alınacak önermeleri ve kaynak malzemeyi bulacaksınız. Toplantımızda bu önermeler merkez alınacak ve haliyle bütün çağrışımlarına açık kalınacak.


Tarih: 5 Ocak 2007 Cumartesi

Yer: STOC
Türk Egitim Merkezi
J. Huizingalaan 78-80
1065 JD Amsterdam

Saat: 14.15 – 17.00

Önermeler:

1-Neoliberalizm de komünizm gibi nutuk çekmeyi ve bilimi kullanan mesihvari, bir kurtarıcıdır.

Messalliance:yakışık almayan evlilik
Dünya pazarı insanlığın kurtarıcı modelidir.
Amerikanın Irak’a demokratik kapitalizm götürmesinin açtığı felaket. Nisan 2004 tarihli.

2-Komunizm ve neoliberalizm Aydınlanma fikrinin olduğu gibi tutkulu dinsizlerdi. Aynı zamanda da gelecek vizyonları batılı tek tanrılılığa dayanmaktadır. İnsanlığa kurtuluş vaadetmektedirler.

Gelişme(ontwikkeling) bir ileriye gidiş gibi görülmektedir. Aslında bu değişimler modern zamanın askeripolitik dinciliğine bir beslenme tabanı oluşturmaktadır. Evangelisme.

3-Bilimde ilerleme bir olgu, ahlaki alan ve politikada ise batıl inançtır.
Bilmek yakıttır.
Bilmek güçtür, erktir.

Elde edilmiş olan kaybedilebilir, öyle de olacaktır.

4-Tarih insanlığın ilerlediği bir spiral değildir ve hatta daha iyi bir dünyaya doğru santim santim bile de olsa bir ilerleme söz konusu değildir.

Bilginin artmasıyla insanlığın daha ileriye ve iyiye gideceği bir tezdir. Yaşanan gerçeklikte karşılığını bulmak zordur.

Bir şeylerin iyiye gittiği sanrısına inanmanın olumlu yanları da vardır. Örneğin işkencenin yasaklanması için girişimler. Ne yazıkki şimdi yeniden kullanıma sokulmaktadır.

Goethe’nin spirali. Tökezlemeli ilerleme.

5-Geçen yüzyılın dersi açık. Bilimin gücü yeni dünya yaratmak için kullanılmıyor. Bazen korkunç formlarda olmak üzere eskinin yeniden yapımı söz konusudur.

Bilginin özgürleştirdiği doğru mudur?

*

6 -Matrix filminden iyi tanıdığımız ajan Smith bir sahnede şöyle der: “Birinci Matrix’in içinde kimsenin acı çekmediği, herkesin mutlu olduğu mükemmel insani bir dünya olarak tasarımlandığını biliyor muydun? Sonuç bir felaket oldu.” Matrix sonuçta insanların bir koza içinde yaşadığı, hayalinde işe gittiğini, sokaklarda yürüdüğünü, aşık olduğunu, savaştığını düşündüğü sanal bir dünya. Bunu yapanlar da bilgisayarlar. Kimbilir kaçıncı kez insanlığın mükemmel bir dünya arayışı hüsranla sonuçlanmakta.
7- İnsanın kozaların içindeki enerji kaynağı olarak kullanılması, çalıştırılması yani, matrix programının
hedefi değildi. Hedef mükemmel bir dünya yaratmaktı.

8-Matrix üzerine çeşitli yorumlar vardır. Filozoflar dış dünya gerçekliğini sorgulamaktalar, din bilginleri mitolojik terimleri hıristiyanlığın, budizmin ve hıristiyanlığın başlangıcındaki sırları bilen mezheplere gönderme olarak yorumladılar. Bu filmlerin kaçınılmaz olarak iğneleyici, batıcı, alaycı, rahatsız edici ve nüktedan şekilde verilen politik yankıları da mevcuttur. Dünyanın nasıl yönetildiğini açımlamaktadırlar.

9-Şu sıralar politikaya inanç önemli ölçüde yokolmuş ve teknoloji dönüştürülmüş dünya rüyasını tek başına ifade eder hale gelmiştir. Çok az kimse refahın daha adil bölüştürülmesiyle açlık ve fakirliğin bertaraf edileceğine inanmaktadır. Politikayla ne Irak’ın işgalini engelleyebildik, ne de açlık sorununu.

10-Anenevi şekilde süren sosyal kontrol bitip gittiğinde cürümle mücadele için yerine video kameralarını ikame ettik. Terörizme destek veren ülkelere karşı akıllı bombalar, hayal kırıklığı ve depresyon gibi insani tepkilere karşı prozak. Çevreye kafayı takmamak için de walkman.

11-Matrix insanın daha iyi bir dünya için doğallıktan uzaklaşmış istek ve arzularının en gelişmiş teknolojiyle kaçtığı bir rotadır.

12- Ünlü Polonyalı bilim kurgu yazarı Stanislaw Lem meslekdaşlarından birkaç on yıl önce 1964’te yayımlanan summa techonologiae adlı kitabında Phantomat(düşomat/hayalmatik) adlı sanal gerçeklik yaratan bir makineden söz etti. Phantomat’ın içinde yeni bir hayat seçmek mümkündü. Phantomat bize sufistlerin daima aradıkları
şeyi vermekteydi. Materyal dünyadan ve ölümlülükten sıyrılma. Sonsuza dek sanal bir âlemde varolmak.

13-Cypher davranışı/vakası. Lem insanların rüyalar âlemini kargaşa ve kavgalarla dolu gerçek dünyaya tercih edeceklerinden korkmaktaydı. Şu anda Batı dünyasında kitlesel medya tarafından oluşturulmuş illüzyon içinde yaşamayı seçenler vardır.

Cahillik bir nimettir.

Bilinç ve bellek sorunu.


14- Matrix kendini sonsuza kadar yenileyebilecek şekilde inşa edilmemiştir. Er ya da geç kader ya da zaman nedeniyle yokolup gidecektir.

15- Matrix üzerine yapılan yorumlardan birinde sistem içinde arıza yaratacak bir kaynağa değinilir. Bu insani serbest iradedir. Koza içinde yaşayanlar bir sanrı içinde yaşarlar. Ama bir kez bunun sanrı olduğunu keşfederlerse karşı çıkabilirler.

Serbest iradenin metafizik yorumunun yeri neresidir.

16-Gerçekliğin problemlerimizin aslında çoğunun çözümsüz durduğu bir pazarı yoktur.

17-Matrix filmleri teknolojik sihirin harika bir sanat ürünüdür. Eğer bir mesajları varsa, bu teknolojinin sihir olmadığıdır. Teknoloji gerçekte insan hayatını değiştiremez.

---------------------------------

Bazı Türkçe kaynaklara değinmeler:

Benim 2006’da kaleme aldığım bir yazım

AVRUPA HAYALİ

Jeopolitik bir terim olarak Avrupa diye bir şey mevcut değildir.

Bugünün küreselleşme çılgınlığı yirminci yüzyılda akıl almaz yıkımlara neden olmuş komünizm ve diğer hareketler cinsinden
bir aydınlanma çarpıtmasıdır.

islamik terör ilhamını Avrupa’dan almış tipik modern öncü bir harekettir.

Ülkenin iç güvenliği uğruna hukuki haklarımız ve özgürlüğümüzden feragat etmemeliyiz. Çünkü terörizmin amacı da budur.

Avrupa hukuki haklar ve özgürlüklerden fire vermemelidir. Avrupa’nın olağanüstü gücü belki de terörizme demokratik kalarak dayanabilmesidir.

Yukarıdaki sözlerin sahibi olan İngiliz felsefe profesörü John Gray bütün dünyanın yanı sıra Hollanda’daki aydınlar tarafından da yakından takip edilen bir düşünürdür. Aşağıda Avrupa kimliği, aydınlanma, küreselleşme, aşırı sağ ve terör gibi güncel dünya olayları üzerine olan düşüncelerinden bir demeti bulacaksınız.


Avrupa nefsi müdafanın kendi başına bir varlık sürdürmenin ilk koşulu olduğunu unutmamalıdır. Biz şimdi bizi hırpalayan ve istenmeyen bir duruma sürüklendik. Amerikalılarla birlikte dünyaya karşı nüfuz şavaşı açtık, ama işin emeğini ve kârını Irak’ta gördüğümüz gibi parterimiz üstlendi. Avrupa Balkanlardaki sorunları tek başına halledemeyeceğini de göstermişti. Daha da kötüsü, İkinci Dünya savaşı sonrasında Avrupa birlik olarak tek bir başarılı etkinlik sergileyememiştir.


Jeopolitik bir terim olarak Avrupa diye bir şey mevcut değildir. Ortak bir dış politika geliştirmemiz bile işe yaramayacaktır. Savunmasına daha fazla para harcamadığı sürece Avrupa bir sanal terim olarak kalmaya mahkumdur.

Köktenaydınlanmacılık

Aydınlanma köktenciliği Berlin Duvarı yıkıldıktan sonra neoliberal serbestpazar kılığında fasılasız her yere burnunu sokan tipik bir Avrupa ideolojisidir. Sahte Şafak (False Dawn 1998) adlı kitabında bu ideolojiyi şöyle tanımlar. Bugünün küreselleşme çılgınlığı yirminci yüzyılda akıl almaz yıkımlara neden olmuş komünizim ve diğer hareketler cinsinden bir aydınlanma çarpıtmasıdır. En derinliklerinde hıristiyanlığın laik bir negatifidir. Bilimin bizi evrensel bir medeniyete götürdüğü inancı deneysel sonuçlara dayanmaktan çok monoteizmin bir kalıntısıdır.

Benim aydınlanmaya eleştirim Avrupalı ve Amerikalı düşünürlerin onu ancak tarih tarafından kurtarılabilecek laik bir din haline getirmelerinedir.
18. yüzyılda Condorcet ve Thomas Paine, 19. yüzyılda John Stuart Mill ve Karl Marks ve 20. yüzyılda da Habermas ve Fukuyama. Bunlar bilimin ve teknolojinin gelişmesini ileriye gitmek olarak yorumlamışlardır. Bu mesihvari kurtuluş sürekli suret değiştirerek varlığını sürdürmüştür. Jakobenler, Bolşevikler ve şimdi de neoliberaller. Tabii ki ironik olarak neoconslar da. Yani yeni muhafazakârlar.

Küreselleşme ve modernite tusunamisi

Aydınlanma filozofları bizi küreselleşmenin mutlaka demokratikleşme bilinci vermesi gerekmeyen bir şekilde bilimin ve teknolojinin dünya çapında yaygınlık kazanması olduğuna inandırmak istiyorlar. Serbest pazarın yaygınlaşmasıyla ilintili olarak bilginin artması sosyal uyumluluğa, anenevi hasletlere ve sosyal kurumlara indirilen darbe olarak yepyeni yıkımlara ve kararsız dengelere neden olacaktır. Rusya , Çin ve Arap yarımadasını ele alalım. Bu ülkelerde modernite farklı yollarda gelişmiştir. Ekonomik sistemleri kapitalizmin farklı farklı yorumlarıdır. Demokratik olmayan örgütlenme biçimleri de oluşmuştur. Biz bu olguyu ne kadar inatçılıkla reddedersek o şiddette jeopolitik çatışmalarla cezalandırılacağız.


Avrupa bu hatadan sıyrılabilir mi?

Avrupa’nın bu hataları yinelememesi mümkündür. Amerikalıların Irak’a liberal demokrasi getirme çabasındaki başarısızlığı örnek alalım. İçinde iki ironi birden saklı. Birincisi Irak’ta Batılı modelle şekillenmiş, merkeziyetçi, Türkiye ve Suriye kadar laik devlet aparatının çökertilmiş olmasıdır. Irak İngilizler tarafından 1920lerde çeşitli halklar ve mezheplerin suni olarak, tampon işleviyle bir araya getirilmesiyle kurulmuş bir devletti. Şimdilerdeyse Şii çoğunluk nedeniyle ikinci bir İran olma ihtimali var.

Rusları doksanlı yıllarda liberalizme zorlayarak neden olduğumuz zarara bir göz atalım. Devlet aparatı serbest pazar adına iyice çökertildi. Bunun yerine kleptokrasi(hırsızlık sistemi), mafyanın elinde sözüm ona bir tekelci kapitalizm inşa edildi. Ve Ruslar 1990’larda dünyanın en Batıcı halkıydılar. Son yıllarda bize karşı iyice yabancılaştılar.

Yeni şartlar ve terörizm

Berlin Duvarının yıkılmasından sonra Soğuk Savaş yıllarında baskı altında tutulan güçlerin karşılıklı dirilmesi devri başladı. Tarihin etnik çatışmalar ve dinler arası sürtüşmelerle dolu klasik oyun alanına geri döndük. Çin ve Hindistan endüstrileri Big Game’de, büyük oyunda yer aldılar. Durumu soğukkanlılıkla yeniden değerlendirmeliyiz.

Avrupa Amerika’nın her türlü askeri girişiminde çekingen ve sakıngan davranmalıdır. Böyle yapmalıdır çünkü El Kaide cinsi gruplar her türlü farklılığın yittiği dünya çapında bir silahlı çatışma, din savaşı istemektedirler. Bunun yerine müslüman ülkelerle olan ilişkilerimizde radikal gruplarla müslümanların çoğunluğunu ayrı kefelere koymalıyız. Avrupa hukuki haklar ve özgürlüklerden fire vermemelidir. Avrupa’nın olağanüstü gücü belki de terörizme demokratiklikten fire vermeden dayanabilmesidir.


Postfaşizm

Uzun vadede köktenaydınlanmacılığın Avrupa’da da yıkımlara yol açacağını düşünmekteyim. Eurozone Amerikan milli pazarının bir kopyasını oluşturmak için tasarlanmış pek demokratik olmayan bir projedir. Bu projeye katılan ülkelerin halklarının farklı tradisyonlarıyla, değerleriyle ve milli duygularıyla çatışan bir gelişmedir. Sonucu Avrupa’da aşırı sağın yükselen bir değer haline gelmesidir. Bu serbest pazar projesi bu tür akımlara ideal bir beslenme alanı vermektedir. Sadece huzursuz, hoşnutsuz gruplar olarak değil, o konuda konuşacak tek kelimeleri bile olmamasına rağmen demokrasinin gerçek temsilcileriymiş gibi de örgütlenebilirler. Hollanda’daki göçmenlik yasası tartışmasındaki sert tonlarıyla kendilerini belli ettiler. Postfaşist tehlike gündemdedir.


AB genişlemesi ve Türkiye

Avrupa birliği bütün halinde zayıf bir kuruluş olduğu için yeni ve potansiyel üyelerini dışlamamalıdır. Bu Türkiye için de geçerlidir. Türkiye’nin birliğe girmesi Batı Avrupa için kaçınılmaz olarak bir yabancı korkusu(xenofobe) darbesi olacaktır. İslama karşı çoğalan direnç de patlayıcı durumlara yol açabilir. Fakat Türkiye’nin üyeliğe alınmaması en azından bu derece risklidir. Türkiye’nin yirminci yüzyılda geçirdiği modernleşme en iyi örneklerden biridir. Modernleşme Türk halkının gözünde tamamiyle meşrudur. Türkiye’deki orta sınıfta kökleri derindir.
Türkiye’deki islamcı partiler dahi bu üyelik için çaba göstermektedirler. Biz Türkleri hıristiyan değiller diye AB dışında tutarsak yüzlerini Orta Doğu’ya çevirmeleri mümkündür. Bu durumda müslümanlar yelkenlerine ekstra rüzgar temin edeceklerdir. Türkiye’nin NATO’ya üyeliği sonlanabilecektir. Bu sonuç Avrupa güvenliğinin köşe taşlarından birisini kaybetmesi demek olacaktır. İki kötü arasından birisi seçilecektir yani. Politikanın özü budur.

Önerilen kaynaklar:
John Gray, Al-Qaida en de moderne tijd, Ambo, 2003, 151 blz
John Gray, Strohonden. Gedachten over mensen en andere dieren, Ambo, 2002
John Gray , Verlichting en terreur, Damon Uitgeverij ▪ 2005
Nihal B. Karaca. Zaman Gazetesi. 5.12.2005 Perşembe Küreselleşmenin arsız çocuğu

Yukarıdaki metin 10 Nisan 2004 yılında De Groene Amsterdammer’da Aart Brouwer imzasıyla yayımlanmış Hollandaca söyleşi ve çeşitli İngilizce kaynaklar temel alınarak hazırlanmıştır. Kesim, fotoğraflar, başlıklar benim serbest yorumumla şekillenmiştir. Sadık Yemni

*
Küresel Yanılgılar-John Gray-ETKİLEŞİM YAYINLARI
Yaşadığımız dönemde dünyaya yeni bir biçim veriliyor, her toplumun aynı kalıba sokulması, aynı değerleri benimsemesi isteniyor. Elinizdeki kitapta John Gray, büyük bir ustalıkla çağımızın egemen düşünce biçiminin arkasında yatan hesapları ortaya çıkarıyor. Köhnemiş ilerleme düşüncesini ve dolayısıyla ilerici gerici ikilemini, hümanizm yanılgısını, bilim efsanesini, özgür bir dünya vaadden komünizm sonrası düzenin baskıcılığını, neo-con'ların splantılarını hem felsefi kökleriyle, hemde güncel boyutlarıyla inceliyor, 11 Eylül sonrası dünya siyasetinin gidişatını yorumluyor, insanlığın tabiatı hoyratça sömürmesi sonucu dünyayı bekleyen biliçli bir şekilde anlamak için okumamız gereken zengin bir kitap Küresel Yanılgılar.
Çeviren: Zerrin Koltukçuoğlu Yayın Yılı: 2006 207 sayfa İthal 13,5x21 cm Karton Kapak

*


Post Liberalizm

Yazarı: JOHN GRAYSavaş sonrası dönemin en önemli ve en etkin Britanyalı düşünürlerinden John Gray, küresel kapitalizm, komünizmin çöküşü ve sanayi sonrası dünyada pazar dinamikleri gibi konularda kaleme aldığı onlarca kitap ve yüzlerce makaleyle son yılların en tartışılan isimlerinden biri. Türkiye’de okurun Sahte Şafak (OM Yayınları, 1999) isimli kitabıyla
tanıdığı Gray, London School of Economics’te “Avrupa Düşüncesi” üzerine dersler veriyor ve halen Londra’da yaşıyor. Yazarın diğer önemli eserleri arasında Capitalism and Global Free Markets, Mills Liberalism and Liberalism’s Posterity ve Dost Kitabevi Yayınları tarafından, bu kitaptan önce yayınlanan Liberalizmin İki Yüzü sayılabilir.İÇİNDEKİLERI. Düşünürler1. Hobbes ve Modern Devlet2. Santayana ve Liberalizmin Eleştirisi3. Bir Muhafazakar Olarak Hayek4. Bir Liberal Olarak Oakeshott5. Buchanan ve Özgürlük6. Berlin'in Agnostik LiberalizmiII. Eleştiriler7. Harabeler Sistemi8. Glasnost Yanılgısı9. Marksizmin Aklademik Öyküsü10. Marksizmde Felsefe, Bilim ve Mit11. Emekçi Özgürlüksüzlük Üzerine Cohen'e Karşı12. Totalitarizm, Reform ve Sivil Toplum13. Batı Marksizmi: İmgeselci Bir Yapısöküm14. Post-totalitarizm, Sivil Toplum ve Batı Modelinin Sırları15. Siyasal Güç, Toplumsal Kuram ve Temel Tartışılabilirlik16. Liberalizm İçin Bir Mezar Yazıtı17. Tarihin Sonu mu Liberalizmin Sonu mu?III. Sorular18. Kültürel Çeşitlilik Politikası19. Muhafazakarlık, Bireysellik ve Yeni Sağın Siyasal Düşüncesi20. Liberalizmde Ne Öldü Ne Kaldı?

Hiç yorum yok: