16 Kasım 2008 Pazar

Neo Obama ve UFO'ların kuracağı yeni düzen


Sevgili Fikir Yongalamacılar ve SineODA Sakinleri,


14 Kasım akşamı Zeki Demirkubuz’un Kader filmini izleyerek bir test etkinliği gerçekleştirdik.

Film kulübümüz SineODA, 22 Kasım Cuma akşamı 20.00’de ünlü İtalyan yönetmen Gillo Pontecorvo’nun Queimada(Yangın ya da Türkçe başlığıyla İsyan) adlı filmiyle açılış yapıyor.

22 Kasım Cuma akşamı en yeni dünya düzenini gözden geçirmek için Neo-Obama ve UFO’lar yeni dünya düzeni mi kuracak? başlıklı bir fikir yongalama etkinliği yapılacak.

Program şöyle:

19.30 – 20.00 Ön sohbet
20.00 – 21.00 Fikir Yongalama Etkinliği
21.15 – 23.00 Film izleme
23.00 - ..... Sohbet

Selamlar ve sevgiler.

Sadık Yemni

*

Neo-Obama ve UFO’lar yeni dünya düzeni mi kuracak? konusu aşağıda dikkatinize sunduğum 3 makalenin desteğiyle işlenecek.


'Dünyaya diz çöktürecek' olay!
İbrahim Karagül



Dünya genelinde bir çok liderler, ülke temsilcileri, sanki sözleşmiş gibi, “birkaç ay içinde dünyayı sarsacak bir gelişme olacağı”nı söylerse ne düşünürüz? Hem de bu açıklamalar üç gün içinde ardı ardına yapılıyorsa..
Sözü edilen tehlike, kendi ifadelerine göre, o kadar büyük ki, 11 Eylül saldırılarını gölgede bırakacak. Dünyası sarsacak. Dünya düzenini kökten değiştirecek kadar etkili olacak. Ve bu büyük ihtimalle nükleer bir saldırı olacak.
Avustralya Başbakanı böyle diyor. Aynı şekilde dünya başkentlerinden ardı ardına benzer açıklamalar geliyor. Bazıları bunu “yeni bir 11 Eylül saldırısı” olarak nitelerken, açıklamaların çoğunda kullanılan cümleler çok daha ürkütücü. Bizzat Obama'nın kendisi, McCain, Cheney, Bush, emekli Donald Rumsfeld ve daha niceleri böyle bir saldırı beklediklerine ilişkin açıklamalar zaten yapmışlardı. “Amerika'nın yeni bir 11 Eylül'e ihtiyacı var. Çünkü düşmanı unuttular. Amerikan halkını birleştirmek için bu gerekli” kanaatini açıkça ifade edenler vardı. Ama biz bunları, gelenek haline gelen abartılı paranoyanın sonucu olarak gördük.
Bu seferkiler biraz başka. Şöyle:
İngiltere Başbakanı Gordon Brown'un Güvenlik danışmanı Lord West, “Yeni ve büyük bir hazırlık yapılıyor. Tehdit çok büyük. Önlem amacıyla yapabildiğimiz her şeyi yaptık. Ama tehdit büyümeye devam ediyor” diyor.
Avustralya Başbakanı Kevin Rud: “Nükleer felaketten” söz ediyor ve tehlikenin büyüklüğünün yanında diğer tehditlerin “önemsiz” kalacağını söylüyor.
ABD Dışişleri eski Bakanı Colin Powell: Aynı tehdide işaret eden sözler söylüyor: 21-22 Ocak tarihini işaret eden Powell, yine de tehdidin niteliği hakkında çok şey bilmediklerini söylüyor.
Fransa Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner: Bu açıklamalardan önce, “İran nükleer silah yapma aşamasına gelmeden önce İsrail'in bu ülkeyi vuracağı”nı söylemişti.
ABD Dışişleri eski Bakana Madeline Albright: Obama'nın Beyaz Saray'a oturmasıyla yani önümüzdeki aylarda çok ciddi bir uluslararası krizin çıkacağını söyledi.
Obama'nın Başkan Yardımcısı Joseph Biden'ın o ünlü sözlerini buraya özellikle eklemek gerekiyor. Çünkü sözü edilen tehditle ilgili en sarih ifadeleri o sarfetti.
“Hazırlıkları yapılan krizin önümüzdeki altı ay içinde ortaya çıkacağını” iddia eden Biden, “işte o zaman Obama'nın toplumsal liderlere ihtiyacı olacağını, işte o zaman Amerikan halkının kabullenemeyeceği kararlar almak zorunda kalacağını, toplum önderlerin kitleleri yatıştırmasına ihtiyaç duyulacağını” vurguluyor.
Zbigniew Brzezinsky de aynı iddiaları içeren sözleri tekrarlıyor.
Açıklamalar sanki bir koordinasyon çerçevesinde yapıldı izlenimini uyandırıyor. Neden hepsi aynı zamanda benzer açıklamalar yaptı? Nükleer içerikli olacağı öne sürülen bu büyük tehdit ne? Yoksa kitleler, hükümetler tarafından endişe verici gelişmeler için mi hazırlanıyor?
Başka iddialar da var. Şöyle:
En tehlikeli dönem Obama'nın ilk yılı olacak. Tıpkı Bush gibi. Bush, ilk yılında 11 Eylül saldırısıyla yüzleşti. Bu krizi kullandı. İşgaller ve savaşlar geldi. Önleyici saldırı adı altında küresel düzeyde askeri müdahaleler başladı.
Elitler, Obama'nın ilk yılında ekonomik krizi belki de bu amaçla kullanacak. Yeni ABD Başkanı'nın Beyaz Saray'a yerleşmesinden sonraki üç ay içinde sözü edilen tehdidin ortaya çıkacağı söyleniyor. Biz “ortaya çıkacak” diyoruz, belki de buna “uygulanacak” desek daha doğru olacak.
Terör saldırısı ya da nükleer saldırı.. Dünya düzenini sarsacak gelişme sadece bu saldırı olamaz. Sözü edilen büyük tehdit, elitlerin yeni dünya devleti kurmak için en önemli gerekçeleri olacak. Bu yüzden “büyük olay”ın bir plan olabileceği akla geliyor.
Daha şimdiden “tek para”, “tek merkez bankası” ve “tek dünya devleti” ifadeleri kullanılmaya başlandı. Önümüzdeki hafta yapılacak G-20 toplantısının bu sürecin kapılarını açacağı söyleniyor. Bazıları yeni dönemde ABD'nin “egemenliğinin” sorgulanacağını söylüyor.
Yeni Para Sistemi kurulacak: Dünyayı para ile kontrol edenler askeri olarak da kontrol etmeye başlayacak.
Dünya Merkez Bankası kurulacak. Bütün ekonomik sistem bu merkezden kontrol edilecek. Sadece para değil, kaynakları da belli bir merkezden kontrol edilecek.
Tek Devlet: Yeni ekonomik düzene bağlı olarak küresel iktidar da tek merkezden kontrol edilecek.
ABD'nin, Batı'nın istediği bu. Krize çözüm bulmak yerine krizi küresel hegemonya için gerekçe olarak kullanmaya çalışıyorlar. Dünya çok başkentli bir düzene doğru ilerlerken, siyasi ve ekonomik merkezlerin sayısı çoğalırken Batı'nın bu arayışı hiç de iyiye işaret değil.
Rüzgarı tersine çevirmek için tek yol var: Dünyayı sarsacak bir ani gelişme. Terör saldırısı mı olur, nükleer saldırı mı olur, bilmiyoruz. Yukarıya aldığım uyarılar işte bu gelişmenin habercisi olabilir.
Ekonomik krizin finans sektörünü aşıp reel ekonomiyi vurmaya başladığı, ABD'nin gururu olan sembol şirketlerin batmaya başladığı bir dönemde olduğumuzu hatırlayalım. Yukarıdaki büyük tehdide biraz böyle bakalım. Daha önce bu köşede yer alan “olağanüstü hal”e ilişkin cümleleri de hatırlayalım.
Ben, gerçekten, “olağan dışı bir dönem”de olduğumuzu hissediyorum…
*

Beyaz Saray: Siyah mı Yeşil mi? Yeni enerji Türk bilim kadınında!
13 Kasım 2008


Dün Yeni Şafak yazarı İbrahim Karagül, "Dünyaya diz çöktürecek' olay!" başlığıyla kaleme aldığı yazısında, ilginç bir derleme yaptı. Bu derleme; dünya genelinde bir çok lider ve temsilcinin 'birkaç ay içinde dünyayı sarsacak bir gelişme olacağı'na ilişkin sözlerine dayanıyor.
İddiaya göre tehlike o kadar büyük ki, 11 Eylül saldırılarını gölgede bırakacak. Dünyası sarsacak. Dünya düzenini kökten değiştirecek kadar etkili olacak.
Bu sözlere hızla ve kısaca bir göz atıp sonra devam edelim.
"Bizzat Obama'nın kendisi, McCain, Cheney, Bush, emekli Donald Rumsfeld ve daha niceleri böyle bir saldırı beklediklerine ilişkin açıklamalar zaten yapmışlardı. 'Amerika'nın yeni bir 11 Eylül'e ihtiyacı var. Çünkü düşmanı unuttular. Amerikan halkını birleştirmek için bu gerekli' kanaatini açıkça ifade edenler vardı.
İngiltere Başbakanı Gordon Brown'un Güvenlik danışmanı Lord West, “Yeni ve büyük bir hazırlık yapılıyor. Tehdit çok büyük. Önlem amacıyla yapabildiğimiz her şeyi yaptık. Ama tehdit büyümeye devam ediyor” diyor.
Avustralya Başbakanı Kevin Rud: “Nükleer felaketten” söz ediyor ve tehlikenin büyüklüğünün yanında diğer tehditlerin “önemsiz” kalacağını söylüyor.
ABD Dışişleri eski Bakanı Colin Powell: Aynı tehdide işaret eden sözler söylüyor: 21-22 Ocak tarihini işaret eden Powell, yine de tehdidin niteliği hakkında çok şey bilmediklerini söylüyor.
Fransa Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner: Bu açıklamalardan önce, “İran nükleer silah yapma aşamasına gelmeden önce İsrail'in bu ülkeyi vuracağı”nı söylemişti.
ABD Dışişleri eski Bakana Madeline Albright: Obama'nın Beyaz Saray'a oturmasıyla yani önümüzdeki aylarda çok ciddi bir uluslararası krizin çıkacağını söyledi.
Obama'nın Başkan Yardımcısı Joseph Biden'ın o ünlü sözlerini buraya özellikle eklemek gerekiyor. Çünkü sözü edilen tehditle ilgili en sarih ifadeleri o sarfetti.
“Hazırlıkları yapılan krizin önümüzdeki altı ay içinde ortaya çıkacağını” iddia eden Biden, “işte o zaman Obama'nın toplumsal liderlere ihtiyacı olacağını, işte o zaman Amerikan halkının kabullenemeyeceği kararlar almak zorunda kalacağını, toplum önderlerin kitleleri yatıştırmasına ihtiyaç duyulacağını” vurguluyor.
Zbigniew Brzezinsky de aynı iddiaları içeren sözleri tekrarlıyor.
Açıklamalar sanki bir koordinasyon çerçevesinde yapıldı izlenimini uyandırıyor. Neden hepsi aynı zamanda benzer açıklamalar yaptı? Bu büyük tehdit ne? Yoksa kitleler, hükümetler tarafından endişe verici gelişmeler için mi hazırlanıyor?
En tehlikeli dönem Obama'nın ilk yılı olacak. Tıpkı Bush gibi. Bush, ilk yılında 11 Eylül saldırısıyla yüzleşti. Bu krizi kullandı. İşgaller ve savaşlar geldi. Önleyici saldırı adı altında küresel düzeyde askeri müdahaleler başladı."
Karagül'ün uzunca yazısının içinden çektiğimiz iddialar böyle. Yazar, tehlikenin ne olduğunu yazısının sonuda küresel politika mahreçli olarak açıklıyor. Biz devam edelim.
Reelpolitik nasıl işler?..
Esasen Barack Obama'nın Beyaz Saray'da oturmaya hak kazanmasından önce de, bu ihtimalin gerçekleşmesi halinde, önümüzdeki 6-8 ayın içinde uluslararası bir krizin çıkacağı tezi ifade edilmişti. Ancak bu tasarımın dayandığı nokta, Rusya'nın daha doğrusu Sovyetler Birliği'nin bir geleneğinden kaynaklanıyor.
Bu konuyla ilgili olarak iyibilgi de bir haber oluşturmuş; Rusya'nın geleneksel olarak her yeni başkanı tarttığını yazmıştı. Obama örneğinde bu vakanın gerçekleşmesi ihtimali daha fazlaydı. Çünkü, Obama'nın ABD ve dünyayı gerçekten kontrol edip etmediği, edip edemeyeceği görülmek istenebilirdi.
Moskova daha önce de bu yolu kullanmış, her yeni başkan geldiğinde suni sayılabilecek krizlerle Beyaz Saray'ı sınamış, aldığı reaksiyona göre de yakın ve orta vadeli stratejiler oluşturmuştu.
İşte, eğer Obama dönemi hem ABD hem de küresel denklemler açısından "yeni bir dünya düzeni" kurulması ise, Başkan'ın bu sınavdan geçmesi gerekiyordu. Kriz tezi buna dayanıyordu ve aslında Karagül'ün alıntıladığı isimler içinde bu örneğe gönderme yapan açıklamalar da var.
Meselenin "standartlara oturmuş", uluslararası politika disiplini açısından okuması bu. Ancak bu sefer bir fark var.
Küresel şaşkınlık ve global birlik?!
Fark, biraz üsluplardan geliyor ama ifade biçimleri arasındaki farkı, söyleyenlerin kimliğine bakarak küçümseyemeyiz. "Bu sefer biraz sert ve heyecanlı konuşmuşlar" gibi bir açıklama durumu izah etmiyor. Esasen dünya sistemi de böyle işlemiyor.
Tüm bu ikaz dolu açıklamaların temel tınısı, bugüne kadar görülmedik, şaşkınlık yaratacak, uluslararası ortaklık yaratacak bir yeni gelişmenin olacağı biçiminde. Bu elbette önemli. Ardından gelen soru da gayet doğal olarak: Bu nedir?
Olağanüstü/olağandışı gelişme ne? "Paranormal" sayabiliriz. Tıpkı Karagül gibi, bir "gariplik" olacağını sezenlerin "köşesinden" hissettikleri gelişme, global bir birlik oluşturma ve bunun dünyayı yeni bir düzende yönetmesi mi, Obama ruhuna uygun olarak dünyanın bir araya gelmesi mi? Öyle ise neye karşı?
Hayli tartışmalı bir mesele! Şimdi bakış açımızı kaydıralım. Yukarı doğru.
2008 sıkıntılarının gölgesinde kalan?
İstisnasız dünyanın bütün medya kuruluşlarının fark ettiği, fark edince yayınlarında "nispi" olarak yer verdiği "seri" gelişmeler bulunuyor. Bunlar günlük krizlerin, savaşların, tartışmaların veya ülkelerin sıkıntılarının dışında.
Denebilir ki, bu "seri" gelişmelerin" ortak noktası "yabancı yaşam formları" ile ilgili, daha açık yazalım, UFO ve uzaylılar ile ilgili yeni olaylar. Şimdi unuttuğumuz bu olayları yine kısaca bir anımsayalım.
Paranormal aktivitelerle ilgili gelişmelerin başını 2008 yılında İngiltere çekti. Londra hükümeti, hem savunma hem de istihbarat birimlerinin geçmiş yıllarda yaşanmış, kayıtlara geçmiş resmi belgelerini kamuoyuna açtı.
Bu dosyalarda UFO ve yabancı varlıkların dünyamızı ziyaretine ilişkin sayısız örnek, tanık ve resmi kaynakların resim, görüntü ve çizimleri ile yorumları bulunuyordu. İngiltere ardı sıra bu açıklamaları yaptı ve dünyaya sundu. Ek olarak Kanada hükümeti de bizzat Başbakan yardımcısının ağzından UFO'ların varlığını kabul etti.
Aynı konu üzerinde ciddiye alınması gereken en kritik gelişme Vatikan'da oldu. Vatikan Kardinaller Kurulu, resmi olarak UFO'ların yani uzaylıların varlığını kabul etti, tanıdı. Bu tanıma, Papa'dan habersiz ve izinsiz olamayacağı gibi, dini fenomenler konusunda uzman olan Josehp Ratzinger'in (bugünkü Papa) dönemine denk gelmiş olması da manidar sayılmalı.
Muhafazakar kimliği ile bilinen Vatikan-ki yıllar içinde dünyanın yuvarlak olduğuna bile direnmişti-açıklamasına tek bir ek yaptı. Bu varlıklar Tanrı'nın kullarıydı! Makul. Neticede tüm bunlarla beraber, bu dönemde uzaylı ve UFO vakalarında kayda değer bir artışın olduğu biliniyor.


Uzaylılar dosyasında Türkiye'nin rolü?
Eğer uzaylılar ve UFO konusu bir fenomen ise-herhalde bunda bir tartışma yok-resmi kayıtlara geçen en ciddi vakalardan biri 2008 yılı içinde Türkiye'de yaşandı. Aslında bu konuyu da meraklıları dışında fark eden pek olmadı, olduysa da üzerinde ziyadesiyle durulmadı.
Yine İngiltere'de yapılan bir UFOloji konferansında Türkler, buraya dikkat, "yabancı yaşam formlarını, yani uzaylı varlıkları ilk kez görüntüleyen bir malzemeyi sundu". Büyük ilgi gördü ve İngiliz televizyonları bu çekimleri flash haber olarak aynen yayınladı.
Son olarak bu görüntüler dün akşam (12 Kasım 2008) HaberTürk kanalında çekimi yapanların da katılımıyla kamuoyuna yansıtıldı. Beyanlarına göre-ki çekimler yayınlandı-varlıkların gözleri seçilecek kadar açık görüntüler elde edildi. (Meraklıları siriusufo.org adresinden bilgilenebilir.)
Bu tür görüntü ve iddialar üzerinde yapılan, "gerçektir değildir" tartışmaları da bir fenomen sayılabilir. Ancak bu görüntüler çeşitli ülkelerin laboratuarlarına gönderilerek kontrol edildi ve orijinal olup herhangi bir oynama olmadığı tespit edildi. Keza TÜBİTAK bunların UFO olduğunu açıkladı.
Ancak tam bir derya olan bu konu şu anki çalışmamızın konusu değil. Bu tartışmaların ne kadar uzayabileceği, bin türlü yorumunun olabileceği herkes tarafından zaten biliniyor.

Enerji! Yenisi ve bizdeki?

Burada gerçekten ilginç ve belki UFO'lardan bile garip bir başka gelişmeye dikkat çekmek istiyoruz. Bu nokta hayli ıskalandı. Gerçek: dünyadaki tüm ülkelerin ana açmazı enerji konusu. Tüm çatışma, savaş ve denklemler bunun üzerine kuruluyor.
Ama çözülecek gibi de değil. Bu en küçük ülkeler için de böyle en güçlü ülkeler için de-hatta daha çok-böyle. Obama'nın ana sorunu da bu olacak. Ama şimdi, bir yandan Obama'nın kişiliğinde sembolleşen bir yandan küresel krizle zemini hazırlanan yeni bir dünya düzeni söz konusu.
Ve öyle ise yeni bir enerjiden bahsetmek gerekmiyor mu? Atlanan konu o ki, önümüzdeki dönemde kırılma yaratacak bir kriz bekleyenler aynı zamanda yeni bir tür enerji kaynağının ortaya çıkacağını dillendiriyor. Bu her açıdan önemli.
Bunu yazıyor ve söylüyorlar ama nerede ve nasıl henüz belli değil. Ama beklenen kadastrof kadar aynı oranda bekleniyor ve olursa, dünyadaki tüm dengeleri değiştireceği zaten aşikar. Enerji konusu dendiğinden ikinci nokta ise Türkiye.
Türkiye uzun zamandır enerji meselesinin odağında ve küresel bir vana olmaya çalışırken, doğu-batı ekseninde enerjinin stratejik yolu olmaya didiniyor. Yeni enerji başta Rusya ve Ortadoğu olmak üzere bölgenin tüm dengelerini alt-üst edebilir.
Ama bu aynı zamanda Ankara'nın planlarını da bozabilir. Bir istisna ile! Eğer o yeni enerji kaynağı Türkiye üzerinden ivmelenmezse!
Bu sorunun yanıtını da yine belki uzaylılardan almak gerekebilir! Çünkü büyük iddia şudur ki; şu an Türkiye'de bulunan ve bir Türk olan kadın bir fizik bilimci yeni enerji kaynağı konusunda "onlarla" konuşuyor! Açıklanacak mı? Evet. Ama biraz daha zaman gerekiyormuş!
Bu gerçekten mümkün mü? Bu tür konularda hep aynı yanıtı alacağımız kesin. İsten inanın ister inanmayın!



Tüm dünyayı korkutan kâhin!
09 Kasım 2008

Tüm gözler onun kehanetlerine çevrildi. Obama'dan sonra kehanetleri ün saldı. Peki dünyayı neler bekliyor?


ABD'ye 11 Eylül 2001'deki terör saldırısını 12 yıl öncesinden bilen Bulgar kâhin Vanga ölümünden iki yıl önce "Rusya bir gün dünyaya hâkim olacak" demişti.
11 Eylül saldırıları, Kursk faciası, ve Rusya’nın Gürcistan’ı işgal edeceğini bilen Baba Vanga Amerika’ya dair şu kehanetlerde bulundu:
“Amerika Birleşik Devletleri’nin 44’üncü başkanı (Yani George Bush’tan sonraki başkan) siyah olacak. Bu Amerika’nın göreceği son lider olacak. Çünkü siyahi liderin göreve gelmesinden kısa bir süre sonra ülke büyük bir ekonomik krize girecek.
Kuzey ve güney eyaletler arasında anlaşmazlık çıkacak. Endonezya karışacak. Tüm bunlar Üçüncü Dünya Savaşı’nı başlatacak... Üçüncü Dünya Savaşı’nda ilk kez atom bombası kullanılacak.
BİRÇOK ŞEYİ BİLMİŞTİ
Hayattayken kehanetleri Bulgar hükümeti tarafından kaleme alınarak saklanan Baba Vanga’nın kehanetlerinin yüzde 80’i doğru çıktı. 1989’da Rus televizyonuna “İki çelik kuş kulelere çarpacak gökyüzü aydınlanacak, (11 Eylül saldırıları) Kursk (2000 yılında 118 Rus askerine mezar olan denizaltının adı) su altında kalacak bütün dünya arkasından ağlayacak, dedi. Kahin 1994 yılında da ” Vladimir’in zaferi dünyada herşeyi eritecek. (Gürcistan savaşı). İklimler değişecek (küresel ısınma). Rusya ayakta kalacak ve dünyaya hakim olacak” demişti.
BUNDAN SONRAKİ YILLAR İÇİN KEHANETLERİ
2008 - 4 ülkenin 4 devlet başkanına suikast girişiminde bulunulacak. Bu 3. Dünya Savaşı'nın başlama sebeplerinden biri olacak.
2010 - 3. Dünya Savaşı Kasım 2010'da başlayacak ve 2014'e kadar sürecek.
2011 - Radyoaktif dalgaların yoğunlaşması nedeniyle hayvan ve bitkiler yok olma noktasına gelecek. Müslüman ülkeler kimyasal savaşla Avrupalıları yok edecek.
2014 - İnsanlığın yarısı kanserle boğuşacak.
2016 -Avrupa'nın nüfusu azalacak
2018 - Dünyanın yeni hakimi Çin olacak. Çin ekonomik olarak güçlenecek.
2043 - Müslüman bir devlet yeniden Avrupa'nın tek hükümdarı olacak.
2046 - Tedavi edilmeyecek organ kalmayacak. Hastalıklı organın yerine yenisi yapılacak.
2076 - Bütün dünyada "sınıfsız" komünizm sistemi yerleşecek.
2088 - Bütün hastalıklar bir kaç saniyede tedavi edilecek.
2097 - Çabuk yaşlanmanın önüne geçilecek.
2167 - Yeni bir din
2304 - Ay'ın sırrı, gizemi çözülecek.
3797 - End of the world - Dünyanın sonu... Başka bir gezegende insan yapımı yeni bir hayat başlayacak.

2 Kasım 2008 Pazar

S. Zizek: Kaybolan Leydiler ve SineODA - Queimada


Sevgili Fikir Yongalamacılar
ve
Sevgili SineODA Sakinleri,

Oda etkinlikleri giderek çeşitleniyor. Film kulübümüz SineODA, 7 Kasım Cuma akşamı saat 20.00’de ünlü İtalyan yönetmen Gillo Pontecorvo’nun Queimada(Yangın ya da Türkçe başlığıyla İsyan) adlı filmiyle açılış yapıyor. Temmuz, Ağustos ve özel tatil günleri dışında cuma akşamları her hafta bir film göstermeyi planlamaktayız yazmıştım bir önceki Sinenamemde.

3. yılda önemli bir değişiklik yapıyoruz.

Fikir Yongalama toplantıları ile sineODA etkinlikleri birleşiyor.

Bundan böyle:

Artık cumartesileri yerine Cuma akşamları 19.30’da aynı yerde buluşulacak.

Filokafe etkinliği yine ayda iki kez yapılacak ve ardından film seyredilecek. Böylece film ve konulu toplantılar füzyona uğruyor.

İlk film gösterimiz bu nedenle 14 Kasım Cuma akşamına alındı.

3. yılın ilk Fikir Yongalama toplantısı da o akşam yapılacak.

Konu:
Kaybolan Leydiler ‘Kadın yoktur’
Daha önce politik ve felsefi düşünceleriyle tanıştığımız S. Zizek’in ünlü Hitchcock filmlerindeki kadın karakterleri işleyen bir makalesini tartışacağız.

Ardından da film izleyeceğiz.

Program şöyle:
19.30 - 20.45 – Kaybolan Leydiler
21.00 – 22.45 - Film - Quiemada

Bilgi için daima http://www.fikiryongalamagrubu.blogspot.com adresine başvurabilirsiniz.

İletişim ile ilgili bir NOT: Bazı arkadaşlarımız uzaklık ve iş saatleri nedeniyle toplantılarımıza katılamıyorlar. Bizden bildirilerimizi sürekli yollamamızı rica ettiler. Bunun dışında kalıp uzun süre ses seda çıkarmayanların bu benden alacağı son bildiri. Yukarıdaki blog adresi sürekli güncel tutulduğu için oraya her zaman başvurulabilir.

SineODA’nın ve Fikir Yongalamanın zihinsel ve görsel buluşma akşamlarına bekliyoruz.

Selamlar ve sevgiler.

Sadık Yemni



Kasım ayının programı şöyle uyarlandı:

14 Kasım Cuma 20.00’de Quiemada(1969) – Gillo Pontecorvo


21 Kasım Cuma 20.00’de Kader(2006) – Zeki Demirkubuz


28 Kasım Cuma 20.00’de The Conformist(1970) – Bernardo Bertolucci